CHP ve Amerikan Sömürgeciliği
Türkiye kuruluş tarihinden beri vatandaşları sınıf savaşı versinler diye
tez-enformasyonla kandırılarak yönlendirilmişlerdir. Bir zamanlar Amerikan
düşmanlığı felsefe haline getirilerek Anadolu topraklarında karşıt kültür
oluşturulmuştu. Amerikancı isen sağcısın ve dolayısıyla dindarsın, Amerikan
karşıtı isen solcu ve dolayısıyla dine karşısın. Bu enformasyonlar Anadolu
topraklarındaki insanları ikiye böldüler ve aralarından inanmayan bir sınıf
çıkarttılar. Amerikan emperyalizminin her ülkede uyguladığı sistemdir bu.
Afganistan, Pakistan, Irak ve Kuzey Afrika ülkelerinde bu çalışmalar devam
etmektedir. Bu ülkelerde dine karşı veya dindarlara karşı bir sınıf oluşturmak
için EL-KAİDE adında bir terör örgütü kurarak ve bu örgüte yaptırılan eylemler
neticesinde vatandaşlara İslam bu ise ben bu İslama karşıyım dedirtilerek
sınıfsal ayrılık düşüncesi aşılanmaktadır. Irak ev Suriye de İŞİD ve EL-NUSRA
EL-KAİDE den koparılarak yerlileştirilen örgütlerdir. Bu örgütlere yaptırılan
katliamlarla hedefledikleri, bu bölgelerde kendilerinin kullanabileceği İslam
karşıtı sınıf oluşturmaktır. Müslümanların Rehberi olan Kitabın Raflarda olması
Amerikan emperyalizminin en büyük imkanıdır. Kur an ı kerim halkın arasında
düşünceleri belirleyen konuma gelirse emperyalizm istediği sömürüyü
gerçekleştiremeyecektir. Bundan dolayıdır ki kültür emperyalizmine de önem
vermektedirler.
Cumhuriyet Türkiyesinde bunu fevkalade başarıyla götürmüşlerdi
Herkes İsmet İnönüyü SSCB Rusya yanlısı birisi olarak görürdü. Tüm gayretler bu
çizgide idi. Solcu tiplemesiyle fakir fukaralığı kullanacak ve Anadolu
halkından İslam dinine karşı kullanılabilmeye müsaid sınıflar oluşturulacaktı.
Bunu mükemmel bir şekilde başardılar. Batılılaşma çalışmalarına baktığımızda
Türkiyeden Fransaya götürülerek Domuz etli yemekler yedirilen insanların kendi
kalemlerinden kendi ağızlarından bu çalışmaları okuduk ve izledik. CHP İngiliz ve Amerikan ajanlarının gayri meşru ilişkisi sonucu
doğan bir çocuktur.
İsmet İnönünün dilinden Amerikan sömürgesi ve Türkiye..
İsmet İnönü, Amerikan Yarı-Sömürgesi Olduğunu Açıklıyor: Yalnızca Milli Eğitim’in değil, diğer pek çok bakanlıkların
1949`dan başlayarak Amerikalı uzmanlar güdümlendiğine ilişkin acı gerçek,
Türkiye’yi Amerikan yarı- sömürgesi durumuna düşürerek Türk ulusunun anlına bu
lekeyi süren İsmet İnönü tarafından, yıllar sonra,1963`de şöyle itiraf etmişti.
“Daha bağımsız ve kişilik sahibi dış
politika izlemesini istiyoruz. Herkes aynı şeyden söz ediyor. Nasıl yapacağım
ben bunu? Karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim. Onlar ayrıntılı
çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar. Yapabilirler mi bunu?
Hepsinin çevresinde uzman denen
yabancılar dolu. İğfal etmeye çalışıyorlar. Başaramazlarsa işi sürüncemede
bırakmaya çalışıyorlar. O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar. Bir görev
veriyorum sonucu bana gelmeden, Washington’un haberi oluyor. Sonucu memurlardan
önce sefirden öğreniyorum.”
Bağımsızlık savaşından sonra Lozan’da
asıl mücadele de bu uzmanlar konusunda oldu. Yoksa sınırlar zaten fiili durum
idi.Tazminat işini iki devlet aramızda çözerdik. Bütün mücadele idaremize
yapılmak istenen müdahale yüzünden çıktı. Bir tek uzman vermek için büyük
ödünlerde bulunmaya hazırdılar. Dayattık, biz onların neden ısrar ettiklerini
biliyorduk. Onlar bizim neden inatla ret ettiğimizi biliyorlardı.
Böyledir bu işler, peygamber edasıyla
size dünyaları vaat ederler. İmzayı attınız mı ertesi günü gelmişlerdir.
Personeli gelmiştir, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir. Ondan sonra
sökebilirsen sök. Gitmezler. Ancak bu sorunun üzerine vakit geçirmeden gitmek
gerek. Yoksa ne bağımsız dış politika ne bağımsız iç politika güdemezsiniz.
Havanda su döversiniz. Fakat sanmayın ki bu kolay bir iştir. Denediğinizde
başınıza neler geleceği bilinmez…”
Türkiye’nin Şubat 1948`de 705 bin dolar
olan döviz varlığını, Mayıs 1950`de eksi 12 milyon dolara; 1946`da 214 ton olan
altın varlığını 1949 sonunda 123 tona indiren, ülkenin dağarcığında yeterince
altın ve döviz bulunmasına karşın Amerika’dan borç alarak ülkeyi Amerikan
güdümüne sokan İsmet İnönü’nün bu yüz kızartıcı açıklamaları karşısında (1)
bugün CHP Genel başkanının PYD ve PYG yi Amerikan ağzıyla savunmasında fark
olmazsa gerek. CHP genel başkanı öyle yardımcısı da halkın sokaklara
dökülmesini istemedi mi...Paralel HDP ve CHP nin Kobani kaosu birlikteliği yeni
değil ki..Türkiye Cumhuriyetinin temel varlığını hedef alan ve kamu araçlarını
yakan yıkan gezicileri alnından öpen Kılıçdaroğlu değil miydi.. Sahi bu ülke de
kaç tane "solcu" var ki? bana göre solcu değil tamamı Amerikan emperyalizminin
emrinde Amerikaya ateş püskürterek yaşamaya çalışan Amerikan uşaklarıdır.
MHP Genel başkanı Devlet bahçeli Kemal Kılıçdaroğlunu Dışgüçlerin
“dalkavukluğu” ile suçlamış. Ey Bahçeli daha dün çatı adayınızı meydanlarda
savunmuştunuz. Çatı adayı diye sizlerin meydanlarda savunarak kazanmasına
çalıştığınız kişi o dış güçlerin emrettiği kişi değil miydi?
“Milli Eğitimimiz 27 Aralık 1947`de
imzalanan ve “Fulbright Antlaşması”olarak anılan Türkiye ve ABD Hükumetleri
Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma’nın sonucu olarak,
bütünüyle Amerikalı uzmanlar ve CIA tarafından, Amerikan çıkarları
doğrultusunda biçimlendiriyordu.
Senatör Haydar Tunç Kanat’ın “İkili
Antlaşmaların İç Yüzü” ve “Amerikan Emperyalizmi ve CIA”adlı kitabında
açıkladığı üzere, 27 Aralık 1947`de imzalanan Eğitim Komisyonu’yla ilgili
anlaşmanın 5. maddesi şöyleydi: "Komisyon, dördü TC vatandaşı ve dördü ABD
vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden kurulu olacaktır. Bunlara ek olarak
Türkiye’deki ABD diplomatik heyetin başı, (Amerikan Büyükelçisi) komisyonun
fahri başkanı olacaktır.Komisyonda oyların eşit oluşması durumunda kesin oyu
misyon şefi (Amerikan büyük elçisi verecektir.”
Bakınız milli eğitim servis edildikten sonra ekonomi de servis edilmiş ve
bağımsızlığımız Amerikaya hibe edilmiştir. 1947 ve 1948 den beri vatan
evlatları Amerikancı ve Rus yanlısı diye birbirlerini katlederlerken
arkalarında ABD ye peşkeş çekildiklerini bile bilmiyorlardı. Tıpkı bugün
Türkler Kürtler arasındaki kavga gibi.
Emniyette üst düzey görevi olan bir dostum geçenlerde beni arayarak şöyle dedi;
Abi ben sizi takip ediyorum. Bir kaç yıl önce sizi oldukça paranoyak ve düzmece
yazılar yazan ve hatta komplocu yazılar yazan birisi olarak görüyordum,
Arkadaşlarımızla yazılarınızı okurken bazı arkadaşlarımız abi adam doğru
yazıyor derken ben, Ahmet abiyi iyi tanırım biraz komplocudur diye söyleyerek
tepki veriyordum. Ancak taksim gezi olaylarından sonra size komplocu dediğim
için özür diliyorum diyerek yazılarımızda değindiğimiz konuların ve olayların
aynen uygulama sahasına koyulduğunu belirtti.
Türkiye olarak Ak-Parti nin 12 yıldır
uygulamalarına çözüm odaklı eleştiri getiren kişilerdenim.
Reformlara devam edilmesini öneren kişilerdenim. Bugün Türkiyenin içeride oldukça fazla sorunu var. AKP bu sorunları çözmede başarılı değil. AKP yi çözüm odaklı eleştiriye tabi tutmamız gerekirken bu ülkede yaşayan herkesin sağcısı solcusu değil tüm vatandaşların AKP yi Türkiyenin sigortası olarak görmek ve kabullenmek zorunda olduğumuzla karşılaşıyoruz. Bunun sebebi TBMM deki Dalkavukculuk yapan siyasetçilerdir. Dün beraber dış güçlerin dalkavukluğunu yapan Bahçeli ve Kılıçdaroğlu bugün bakıyorsunuz birbirlerini dalkavuklukla suçlamaktadırlar. Ülke kaotik ortama çekilerek yok edilmek istenirken dış güçlerin emrettiği çatı adaya evet diyenler bugün dış güçlerin emrettiği PYD ve PYG yi terör örgütü görmeyeceksin emrine neden karşı çıkıyorlar ki?.
Ey bahçeli Türkiyenin bu badireleri atlatmasının tek adımı kaldığını
bilmelisiniz. Eğer azıcık vatan ve millet sevdanız varsa; bugünden geçi yoktur
hemen Sayın Cumhurbaşkanıyla veya Başbakanla görüşerek Türkiyeyi dünyanın en
güçlü devleti haline getirecek ANAYASA değişikliğini yapınız. Vakit henüz
geçmemişken vakit bitmemişken bunu başarabilme imkanınız varken bunu
yapınız.
Aksi halde tek yol kalacaktır.
“””Cumhurbaşkanı Parlamentoyu fesh edip
ANAYASA yı askıya alarak yeni anayasa hazırlanması sürecini başlatmasıdır.””
Bu kolay olmayacak ancak Türkiye cumhuriyeti devletini dünya sahnesinde devlet
olarak görmenin başka yolu başka seçeneği kalmayacaktır. TSK nın desteği ile
Türkiye Cumhuriyeti kendisini savunma hakkını Anayasayı ve TBMM yi fesh ederek
kullanacaktır.
Unutmayınız ki her ülke kendisini savunma hakkına sahiptir.
Bundan haberimiz yoktu demeyesiniz diye
buradan açıklıyorum......Vesselam..
(1) NOT: Bu bölüm Sn.
Cengiz ÖNAKINCI’nın “Türkiye’nin Siyasi İntiharı Yeni- Osmanlı Tuzağı ”adlı
kitabından alıntı yapılmıştır.